Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Sizlere bu içeriğimde geçmişten günümüze Geleneksel Türk Sporlarımızdan bahsetmek istiyorum. İnsan belirli bir yaşa geldikten sonra geleneklerini daha çok öğrenmek ister. Bu geleneklerin devam etmesi korunması içinde çabalar gösterilir. Tarihsel yapı gibi sosyal faaliyetlerinde kültürlerin korunmasında etkisi oldukça fazladır. Hatta Geleneksel Spor Dalları Federasyonu da bulunmakta faaliyetler ile korunmasını devam etmesini sağlamaktadırlar.
Pekala nedir geçmişten günümüze kadar gelen korunan Geleneksel Türk Sporlarımız.
Ata sporlarımızdan en bilineni güreştir. Tam ismi yağlı güreş olan bu sporla beraber Atlı Cirit, Şalvar Güreşi, Aba Güreşi, Kuşak Güreşi, Rahvan Binicilik, Atlı Okçuluk , Atlı Kızak ve Geleneksel Kızak Ata sporlarımızdandır.
Geçmişten günümüze kadar ulaşan spor dallarımızdan kısaca bahsetmek isterim.
Genellikle Kahramanmaraş İl merkezi ve ilçelerinde icra edilen bu güreş çeşidi yıllardır yapılmaktadır. Şalvar güreşi çok eski geleneklere dayanan ve Türkmenler tarafından yapılan bir güreş türüdür. Kahramanmaraş yöresinde yapılan tüm güreşlerde bu tür şalvar kullanılmaktadır. Yapılışı çok eskilere dayanan şalvar güreşi şimdi sadece Kahramanmaraş’ın Bertiz, Baydemirli ve çevresinde yılda bir defaya mahsus olmak üzere Festival şeklinde tanzim edilerek bu ananenin yaşatılmasına çalışılmaktadır.
Güreş insanlık tarihinin en yaygın ve kadim sporlarındandır. Günümüze kadar yerel stillerini koruyarak gelen bu spor, dövüşmenin yerine kol kola mücadele etmenin sportif bir biçimi olarak ortaya çıkmıştır. MÖ 3000’li yıllardan günümüze kalan sanat eserleri Kuşak Güreşinin Babil ve Mısır uygarlıklarında yapıldığını göstermektedir. Ayrıca Sümerlilerin Gılgamış destanında da kuşak güreşinin bahsi geçmektedir.
1980’li yıllarda Türkiye’deki Kırım Türkleri tarafından kurulan çeşitli kültür derneklerinin çabalarıyla kuşak güreşi geleneğinin yok olması engellenmiş, Türkiye Geleneksel Spor Dalları Federasyonu bünyesine dâhil olarak profesyonel spor halini almıştır.
Ülkemizde rahvan yürüyüş şekilleri, rahvan, kırık rahvan (yorga) ve kısa rahvan (düz yorga) olarak sınıflandırılır. Bir atın rahvan yürüyebilmesi için en az yüzde elli rahvan kanına sahip olması gerekmektedir, aksi takdirde atın rahvan yürüyüşü öğrenme ihtimali çok düşüktür.
At, insanlık tarihinde ilk olarak Türkler tarafından ehlîleştirilmiştir ve bu nedenle Kuzey Avrasya bozkırlarında doğan Türk kültürü, bilimsel çalışmalarda da “Atlı Bozkır Kültürü” olarak geçmektedir. Atlı Bozkır Kültüründe at bir nevi sosyal hayatın merkezini oluşturmaktadır. Türklerde at yalnızca bir çekme ve taşıma aracı değildir; ayrıca bir binek hayvanıdır. Türkler ata göre giyim kuşam üretmiş, atın ve binicinin rahat edeceği koşum malzemeleri icat etmişlerdir. Savaş hazırlığında, bayramlarda, düğünlerde ve daha nice kutlama ve ayinlerde at yarışları önemli bir yer tutuyordu. Bu yüzden Çinliler “Türklerin hayatı atlarına bağlıdır,” demiş, Kaşgarlı Mahmut Divan-ü Lugati’t-Türk’te “ At Türkün kanadıdır,” diyerek bunu en güzel biçimde ifade etmiştir.
Türk Atlı Okçuluğunun tarihsel geçmişi kadim bir nitelik taşımaktır. Yaklaşık M.Ö. 5000’den itibaren Altay ve Tanrı Dağları çevresinde ortaya çıkan daha sonra da İç Asya’ya tamamen egemen olan atlı bozkır kültüründe atlar ve okçuluk, sosyal yaşamın önemli bir parçasını oluşturmaktaydı. Türk toplumlarında binicilik ve avcılığın yanı sıra okçuluk, erkek ve kız çocuğu ayırt etmeksizin küçük yaşlardan başlanılan askeri bir idman eğitim vasıtası olarak görülmüştür. Bu sayede askeri yapılanma ve silah kullanımında üstün başarılar ortaya konulmuştur.
Çin kaynakları, insanların kar üzerinde dizden aşağı özel aletler takarak karda yürüdüğünü, kaydığını belgelemektedir.Türk boylarından Basmillerin kalkana benzer iki tarafı yukarıya kıvrak ve alt tarafındaysa kayıp devrilmeyi engelleyen at derisi yapıştırdıkları kızaklarıyla dağdan aşağı av hayvanlarını kovaladıkları ayrıca düzlüklerde de ellerindeki bastonların yardımıyla kayarak avlandıkları, yine aynı kaynaklara dayandırılmaktadır.
Tarih: 2019-12-12 15:14:13 Kategori: Spor
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Geleneksel Türk Spor Dalları Nedir
Pekala nedir geçmişten günümüze kadar gelen korunan Geleneksel Türk Sporlarımız.
Ata sporlarımızdan en bilineni güreştir. Tam ismi yağlı güreş olan bu sporla beraber Atlı Cirit, Şalvar Güreşi, Aba Güreşi, Kuşak Güreşi, Rahvan Binicilik, Atlı Okçuluk , Atlı Kızak ve Geleneksel Kızak Ata sporlarımızdandır.
Geçmişten günümüze kadar ulaşan spor dallarımızdan kısaca bahsetmek isterim.
Şalvar Güreşi
Güreşçiler, şalvar giyer ve ayakları çıplaktır. Kısa şalvar güreşinde tüm teknikler ayakta yapılır. Rakip alta düştüğü anda bir tek hamle şansı verilir. Bu hamlede sonuç olmaz ise genelde ayağa kaldırılır. Dengenin son derece önemli olduğu güreş sporunda ayakta muazzam bir denge unsuru oluşturan kısa şalvar güreşleri ata sporumuza birçok şampiyonunun kazandırılmasında bir hayli büyük yararları olmuştur.Genellikle Kahramanmaraş İl merkezi ve ilçelerinde icra edilen bu güreş çeşidi yıllardır yapılmaktadır. Şalvar güreşi çok eski geleneklere dayanan ve Türkmenler tarafından yapılan bir güreş türüdür. Kahramanmaraş yöresinde yapılan tüm güreşlerde bu tür şalvar kullanılmaktadır. Yapılışı çok eskilere dayanan şalvar güreşi şimdi sadece Kahramanmaraş’ın Bertiz, Baydemirli ve çevresinde yılda bir defaya mahsus olmak üzere Festival şeklinde tanzim edilerek bu ananenin yaşatılmasına çalışılmaktadır.
Aba Güreşi
Aba güreşleri ülkemizde Hatay ve Gaziantep yörelerimizde yapılmaktadır. Çok eski çağlardan beri Türkler tarafından icra edilen bu spor, özgün niteliklerinden neredeyse hiçbir şey kaybetmeden günümüze dek gelmiştir. Aba güreşi adını, güreşçilerin giydiği abadan almaktadır. Türk toplumları M.Ö. II. yüzyıla kadar uzanan oldukça eski dönemlerde savaş idmanı şeklinde yapılan güreş, binicilik ve atıcılığın yanı sıra en çok tercih edilen sporların başında gelmekteydi. Günümüzde aba güreşleri, aşırtmalı ve kapışmalı aba güreşi olmak üzere ağırlıklı olarak Hatay, Gaziantep ve Kahramanmaraş’ta yapılmakta olup Türkiye Geleneksel Spor Dalları Federasyonu’nun yurdun dört bir yanındaki müsabakalarıyla coşkusunu geleceğe taşımaktadır.Kuşak Güreşi
Kırım lehçesinde adı “küreş” olan kuşak güreşi, geleneksel olarak “tepreş” denilen bahar eğlencelerinde yapılmaktadır. Kuşak güreşinin kendine has özellikleri vardır. Bu güreşte pehlivanlar soyunmazlar; yalnız ceketlerini ve ayakkabılarını çıkarırlar, bellerine kuşak bağlarlar. Daha sonra pehlivanların birbirlerinin kuşaklarından tutmasıyla güreş başlar. Ayaktan tutmak yasaktır. Galibiyet güreşçinin “şalka düşmesi” yani iki omzunun yere değmesi ile olmaktadır. Sayı ile de galibiyet olmaktadır. Baş ve yardımcı hakemler kurallara göre daha aktif güreşen pehlivanı galip ilan eder.Güreş insanlık tarihinin en yaygın ve kadim sporlarındandır. Günümüze kadar yerel stillerini koruyarak gelen bu spor, dövüşmenin yerine kol kola mücadele etmenin sportif bir biçimi olarak ortaya çıkmıştır. MÖ 3000’li yıllardan günümüze kalan sanat eserleri Kuşak Güreşinin Babil ve Mısır uygarlıklarında yapıldığını göstermektedir. Ayrıca Sümerlilerin Gılgamış destanında da kuşak güreşinin bahsi geçmektedir.
1980’li yıllarda Türkiye’deki Kırım Türkleri tarafından kurulan çeşitli kültür derneklerinin çabalarıyla kuşak güreşi geleneğinin yok olması engellenmiş, Türkiye Geleneksel Spor Dalları Federasyonu bünyesine dâhil olarak profesyonel spor halini almıştır.
Atlı Cirit
Cirit, etimolojik olarak Arapça kökenlidir ve “hurma ağacının soyulmuş dalı” anlamına gelmektedir. Günümüzde sporcular 100 cm uzunluğunda baş tarafı 2,5 cm çapında oval arkaya doğru 1,5 cm çapında inen ahşaptan yapılmış ve 2,5 cm çaplı tarafı lastik kaplamalı olacak şekilde tasarlanmaktadır. Atlı Cirit sporunun icra edilebilmesi için önem arz eden bir diğer husus da sahadır. Atların hızı ve koşu mesafesi göz önüne alındığında sahanın büyüklüğü bir gereklilik halini almaktadır. Müsabaka, her iki takımdan 7 at ve oyuncu ile başlar ve eğer bir takımın at ve sporcu sayısı beşten aşağı düşerse hükmen mağlup sayılır. Bozkır kültüründe önemli bir yere sahip olan at, Türk toplumlarının hızla büyümesinde daima ön plandaki unsurlardan olmuştur. Savaşçı bir yapıya sahip Türk halkları henüz çocuk yaşlarda ve koyun sırtında biniciliği deniyor, atıcılık öğreniyorlardı. Bu bağlamda savaşçı bir yapıya sahip olan ve bozkır yaşamının zor şartlarıyla mücadele eden Türk toplumlarında sporun ileri düzeyde gelişmiş olması olağan bir durumdur. Zira ata binmek, ok ve cirit atmak herkesin doğal uğraşlarındandı ve atlı cirit oyunları da bu sayede mücadele azmini keskinleştirirdi. Tüm spor hareketleri savaş hazırlığı niteliği taşırdı. Nisan ve Mayıs aylarında ilk gök gürlemesi ile başlayan sazlı, türkülü, eğlenceli bahar bayramlarında at yarışları ve çeşitli müsabakalar düzenlenirdi.Rahvan Binicilik
Atlar kendilerine özgü yürüyüş şekilleri olan hayvanlardır. Atlarda doğal yürüyüş şekline adi adım(adeta) , tırıs ve dörtnala olmak üzere üçe ayrılır. Bir de bazı atlara özgü olan ya da kimi ata ancak sonradan öğretilebilen yürüyüş şekli de rahvan ( yorga) yürüyüş biçimidir.Ülkemizde rahvan yürüyüş şekilleri, rahvan, kırık rahvan (yorga) ve kısa rahvan (düz yorga) olarak sınıflandırılır. Bir atın rahvan yürüyebilmesi için en az yüzde elli rahvan kanına sahip olması gerekmektedir, aksi takdirde atın rahvan yürüyüşü öğrenme ihtimali çok düşüktür.
At, insanlık tarihinde ilk olarak Türkler tarafından ehlîleştirilmiştir ve bu nedenle Kuzey Avrasya bozkırlarında doğan Türk kültürü, bilimsel çalışmalarda da “Atlı Bozkır Kültürü” olarak geçmektedir. Atlı Bozkır Kültüründe at bir nevi sosyal hayatın merkezini oluşturmaktadır. Türklerde at yalnızca bir çekme ve taşıma aracı değildir; ayrıca bir binek hayvanıdır. Türkler ata göre giyim kuşam üretmiş, atın ve binicinin rahat edeceği koşum malzemeleri icat etmişlerdir. Savaş hazırlığında, bayramlarda, düğünlerde ve daha nice kutlama ve ayinlerde at yarışları önemli bir yer tutuyordu. Bu yüzden Çinliler “Türklerin hayatı atlarına bağlıdır,” demiş, Kaşgarlı Mahmut Divan-ü Lugati’t-Türk’te “ At Türkün kanadıdır,” diyerek bunu en güzel biçimde ifade etmiştir.
Atlı Okçuluk
İlk olarak at sayesinde insanoğlunun hayatında yer eden “hız” kavramı, kısalan mesafeler ve kazanılan zaman bağlamında gündelik yaşamda derin değişiklikler meydana getirmiştir. Atın ehlileştirilmesi konusu birçok milletin arasında bir rekabet halini alsa da yapılan son araştırmalar Kazakistan’da bulunan Botai kültüründe atın evcilleştirilerek insan hizmetinde kullanılmaya başlandığına işaret etmektedir. Mesela W. Kopperd, atın ehlileştirilmesini “atlı-çoban” kültürünün sahibi olan ilk Türklere atfetmek gerektiğini ve insanlık tarihinde elde edilen bu başarının diğer kavimlerin gelişmesinde de çok önemli sonuçlar doğurduğunu, güçlü bir devlet olabilmek için gerekli şartların bu sayede sağlandığını belirtmiş; Viyanalı din ve kültür tarihçisi W.Schmidt de, Orta Asya’da oturan ve çok eski zamanda avcılık hayatından hayvanları ehlileştirmeye geçen ve ata ilk binen kavmin Türkler olduğunu kabul etmiştirTürk Atlı Okçuluğunun tarihsel geçmişi kadim bir nitelik taşımaktır. Yaklaşık M.Ö. 5000’den itibaren Altay ve Tanrı Dağları çevresinde ortaya çıkan daha sonra da İç Asya’ya tamamen egemen olan atlı bozkır kültüründe atlar ve okçuluk, sosyal yaşamın önemli bir parçasını oluşturmaktaydı. Türk toplumlarında binicilik ve avcılığın yanı sıra okçuluk, erkek ve kız çocuğu ayırt etmeksizin küçük yaşlardan başlanılan askeri bir idman eğitim vasıtası olarak görülmüştür. Bu sayede askeri yapılanma ve silah kullanımında üstün başarılar ortaya konulmuştur.
Atlı Kızak
Çift atlı kızak yarışları uzunluğu 800-1200 metre, kulvar genişliği 5 metre olan düz kulvar, tek atlı kızak yarışları ise oval-yuvarlak pist uzunluğu 600-800 metre, kulvar genişliği 3-5 metre olan alanda yapılır.Geleneksel Kızak
Sporcular pist başında iki tarafa çakılı kazıklardan elleriyle hız alıp hareket ettikten sonra iniş başlamadan iki tararfa hazırlanan kar topaklarına ellerini vurarak hız alabilir ya da vurmadan yarışa devam edebilir. Hızlandıktan sonra sporcu, kızağa sırt üstü yatarak rügardan en az etkilenecek şekilde bacaklarını uzatır, elleri ile pantolonunu tutarak yarışa devam eder. Kastomonu yöresinden farklı olarak, Erzurum geleneksel kızak yarışlarında sporcular kızağa yüzüstü uzanarak yarışır.Çin kaynakları, insanların kar üzerinde dizden aşağı özel aletler takarak karda yürüdüğünü, kaydığını belgelemektedir.Türk boylarından Basmillerin kalkana benzer iki tarafı yukarıya kıvrak ve alt tarafındaysa kayıp devrilmeyi engelleyen at derisi yapıştırdıkları kızaklarıyla dağdan aşağı av hayvanlarını kovaladıkları ayrıca düzlüklerde de ellerindeki bastonların yardımıyla kayarak avlandıkları, yine aynı kaynaklara dayandırılmaktadır.
Tarih: 2019-12-12 15:14:13 Kategori: Spor
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx